Geldiğimizden
beri yakın çevremizdeki parkları keşfetmeye çalışıyoruz.Bugün nereye gidelim
dedik ve Bob Woodruff Park'ı seçtik. Uzaklık olarak fena görünmüyor 6-7 mil
civarı.
Parka giderken
arabayı ben kullandım, trafiğe ve arabaya alışmaya çalışıyorum. Araba konusunda
çok tutucuyum, sürekli Ankara'daki arabamın kulaklarını çınlatıyorum. Trafik
düzenli ama biraz hızlı akıyor diyebilirim. Türkiye'de sol şerit hızlı gitmek
isteyenlerin şerididir, burada sola ve sağa dönüşler için son anda ilgili
şeride geçemiyorsunuz. Başka bir şeritten de öyle dönmek istediğiniz yöne gitme
şansınız yok. İlk günler sanki sağ ve sol şeritteki arabalar önüme kıracak gibi
geliyordu; düşünsenize önünüzdeki araç dönmek için yavaşlamış, kaç araç şerit
değiştirmeden dönmesini bekler? Burada bekliyorlar. Trafik konusunu ayrı bir postta detaylı anlatmak istiyorum.
Neyse lafı
trafikle ilgili uzattım, parka geliyorum. Parka gelmeden önce yol kenarındaki
kısmen yeşil ağaç topluluğu dikkat çekiyor. Yaklaşınca kalabalık olduğunu
görüyoruz. Parkın ortasında bir göl var, kıyısında ördekler ve martıya çok
benzettiğim beyaz bir kuş topluluğu.
Çocuklar için bir oyun alanı, üstü kapalı bir piknik alanı ve uçurtma uçuranların olduğu geniş çim bir alan var. gölün etrafında bir tur yürüdüm, yaşlı bir çift vardı. Kadın, tekerlekli sandalyede oturan adama True Believing adlı bir kitabı okuyordu. Çimlerde biraz dinlendik, birşeyler atıştırdık. Bir dahaki sefer uçurtma alıp gelmek güzel bir fikir gibi göründü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder